Asgari Ücret Tiyatrosu sona Erdi, Milyonların Payına Yoksulluk Düştü!

TL olarak açıklanmıştır. 2025 yılında asgari ücretin değer kaybı yaklaşık 6 bin 574 TL iken, 2026 yılında gelen artış 5 bin 971 TL'de kalmıştır.

Asgari Ücret Tiyatrosu sona Erdi, Milyonların Payına Yoksulluk Düştü!

2025 yılında asgari ücrete gelen artış oranı yüzde 30 iken bugün gelen artış oranı yüzde 27’dir. Bu tablo bize, Türkiye’de sefalette eşitlenmiş milyonların resmini ortaya koymaktadır.
Ülkemizde asgari ücret, çoktan bir istisna ücret olmaktan çıkmış; ülkenin genel ücreti haline gelmiştir. 
Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel’in açıkça ifade ettiği gibi, “Asgari ücret istisna ücret olarak kalacak ve daha altı olmayacaktır.” Ancak AKP iktidarı, bu temel gerçeğin tam tersini yaparak, 30 bin TL’ye dayanan açlık sınırının altında bir ücret belirleyerek, tüm toplumu sefalet ve yoksullukta eşitlemiştir.
Yıl boyunca yaşanan enflasyon, hayat pahalılığı ve alım gücü kaybı yok sayılmış; emekçinin yıl içindeki kaybı kadar bile zam yapılmamıştır.
Asgari ücret belirleme süreci, AKP iktidarı tarafından emeğin ve toplumsal yaşamın gerçekleri yok sayılarak; bir tiyatroya dönüştürülerek tamamlanmıştır. Milyonlarca emekçinin yaşamını doğrudan etkileyen bu süreç, ne adil ne de demokratik bir zeminde yürütülmüştür. Asgari ücret belirleme süreci, işçilerin ve emekçilerin gerçek anlamda temsil edilmediği bir yapı ile işletilmiştir. Masada hükümet ve işveren tarafı olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yer alırken, milyonlarca emekçinin sesi sistemli biçimde dışlanmıştır. Bu nedenle Türk-İş, bu “Asgari Ücret Tiyatrosu”na katılmamış; yaklaşık 9,5 milyon asgari ücretli ve bu sınırda ücretle yaşam mücadelesi veren yurttaşlarımızın yok sayıldığı bu tabloya ortak olmamıştır. Bu tutum, emeğin onurunu savunan son derece önemli ve tarihsel bir duruştur.
Bugün açıklanan 28 bin 75 TL’lik asgari ücret, daha açıklandığı gün itibarıyla açlık sınırının altındadır. Bu durum yalnızca ekonomik bir tercih değildir; emekçilerin yaşam koşullarını doğrudan hedef alan siyasal bir tercihtir. Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek isteyen iktidar, asgari ücretin genel ücret haline getirdiği ülkede, belirlediği bu rakam milyonlarca hanenin barınma, beslenme, eğitim ve sağlık hakkını elinden almıştır.
Bu ücretle bir işçinin ve ailesinin insanca yaşaması mümkün değildir. Hayat pahalılığı, fahiş kira artışları, ulaşım, eğitim masrafları ve temel tüketim giderleri karşısında bu rakam yok hükmündedir!
Bu süreç, gelir dağılımındaki adaletsizliği daha da derinleştirmiştir. Ülkenin toplam gelirleri faiz lobileri ve belirli sermaye çevrelerinde toplanırken, emeğin payı her geçen gün azaltılmaktadır. Bu tablo, emekçiyi yoksulluğa, sermayeyi ise ayrıcalığa mahkûm eden bir anlayışın ürünüdür. Bu anlayışın ve bu rezaletin tek sorumlusu ise saraylarda yaşayan “baş ekonomist” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

 

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak emeği merkeze alan bir toplumsal düzeni savunuyoruz. Asgari ücretin yalnızca hayatta kalmayı değil, insan onuruna yakışır bir yaşamı güvence altına almasını istiyoruz.
Bu ülkenin işçileri, emekçileri, emeklileri, gençleri ve kadınları yaşananların farkındadır. Toplumsal hafıza bu adaletsizliği kayda geçirmektedir. Bugün alınan bu karar, yarın sandıkta ve toplumun vicdanında mutlaka karşılığını bulacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, emekten yana sendikalarla birlikte bu adaletsiz düzenin karşısında durmaya, emeğin hakkını savunmaya ve insanca yaşam mücadelesini büyütmeye kararlılıkla devam edecek; emeğin Türkiyesi’ni hep birlikte kuracağız.
2026 geçim yılı olamayacağına göre 2026 seçim yılı olacaktır!

Ulaş KARASU
İşçi, Memur Sendikaları ve Emek Bürolarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı