Özel Olmak İsteği - Çiler Karataş

Özel Olmak İsteği


Her insanın kendini özel hissetmek, özel hissettirilmek ve aslında sadece bunu elde etmek için bir başkasını özelleştirmek gibi bir dürtüsü vardır. Herkes kendini yaşamın merkezi olarak algılar. Ve sanki hayat onun etrafında dönüyormuşçasına yaşar. Kendini çok fazla büyütür. Bu bir tür psikolojik yanılsamadır. Ama günümüz dünyasında bu yanılsamayı yaşamayan insan sayısı bir elin parmakları kadardır. Peki, bu özel hissetme ve hissettirme illüzyonu nedir? Çünkü pek çok insan bundan dolayı sayısız çatışmalar yaşar. Hayal kırıklıkları, acılar, hüsranlar içinde sürüklenir. İnsan karşısındaki insandan şunu bekler; beni daha farklı sev, daha özel bir yere koy. “Aksi halde benim herkesten bir farkım yoksa, sıradan isem bana herkese verdiğin kadar değer veriyorsan veya beni herkesi sevdiğin gibi seviyorsan o zaman bir önemi yok” der. Bozulur, küser, alınır ve geri çekilir. Peki, gerçek nedir? Varoluşsal gerçeğe göre aslında her insan sıradandır ve aynı zamanda özeldir. Ama bu paradoksal bir gerçektir. Çünkü özel olma sadece ona değil tüm canlılara ait bir niteliktir ve dolayısıyla aslında özel olmak sıradan ve herkesin sahip olduğu bir niteliktir. Herkes varoluşta yer alan nitelikleri barındırmakla birlikte yine de kendine özgüdür. Herkes aynı anatomiye sahiptir fakat herkes sadece bir tanedir ve onun bir aynısı yoktur. Dolayısıyla varoluşta herkes hem aynı hem eşsizdir. İnsan bu eşsizlik ve aynılık paradoksunu çözünce, artık daha değerli olmak, sıra dışı olmak, daha özel olmak takıntısından kurtulur. Çünkü zaten özeldir. Çünkü her canlı varlık paha biçilmez ebedi bir varlıktır ve olduğu şeyden daha değerli olamaz. Bu hissin nereden kaynaklandığına baktığımızda ise şunu görmekteyiz bu “ego” denilen yapay benlikten gelmektedir. Ego hep farklı, üstte, daha özel, sıra dışı olan olmak ister. Ve bu çabalar ise insanın mutsuzluğunun tamda merkezinde olan etkendir. Çünkü kişi ne yaparsa yapsın bu olamayacaktır. Her zaman hüsranla sonuçlanmaya mahkûm olan bu oyun ıstırap içinde noktalanır. Tüm tarih buna şahitlik etmekten başka bir şey yapmamıştır. Şimdi tarihe çok daha özel bir sunum yapma zamanı gelmiştir. Artık tarih egonun himayesinde kendini kaybedip ıstırapla noktalanan oyunlara tanıklık etmekten artık kendi olan ve egonun ötesinde olan tekâmül eden insanlara tanıklık etmelidir. Ve ancak bu şekilde bu gezegen çok daha güzel bir yer olabilecektir. Bunun için en başta “ben merkezcil” algı kırılmalıdır. Yani insan olmak geçici bir oyundur ve en diye bir şey yoktur. Olmazsa olmaz değildir hiçbir şey aynı zamanda da vazgeçilmezdir. Şunu anlamak gerekir ki insan, evrenin ve yaşamın merkezi değildir. Bunun için yüksek bir yere çık ve etrafı oradan gözlemle. Hayat sen olmadan da devam ediyor. Sen katılmasan da hayat devam edecek. O zaman koşuşturmanın ve kendini yıpratmanın ne anlamı var? Bu soru uyanışa neden olacaktır. Hayatın sensiz de devam edebileceği gerçeğinin farkına vardığında varlığının uzun zamandır ihmal edilmiş boyutunu keşfedeceksin. Bu, dünyaya ait olmayan boyuttur. Metafiziktir, o yüzden dışarıdayken fark edilmezdir. Dünyayı dışarıda bırakınca fark edebileceksin. Bir kapı ol ve dünyaya ait olan her şeyin dışarı çıkmasına izin ver. İçeride kalan tam da ihtiyacın olan şeydir. O bütünleşmeni ve olgunlaşmanı sağlayacaktır. Koşuşturarak ve sözde "iyilik" yaparak bu dünya dönüşemez ve pozitifleşemez. Bu dünyanın pozitif yönde dönüşmesi için insan olgunlaşmalı ve evrensel titreşime akort olmalıdır. Olgunlaşan her birey toplumun olgunlaşmasına neden olacaktır. Dünya bu şekilde pozitif yönde dönüşebilir. O zaman artık sadece ben merkezli sınırlı ve bencil anlayıştan evrensel anlayışa geçiş yapılır. İşte o noktada bireysel, ailesel, toplumsal ve küresel tüm sorunlar çözülecektir. İşte o noktada gerçek sevgi tüm güzelliğiyle her yeri doldurabilecektir. Çünkü gerçek sevgi ayrım yapmaz. Yağmur gibidir. Her yere yağar. Bir insanın kendini özelleştirmek istemesi bir anlamda mantıksızdır. Herkes varoluşun çocuğudur ve hepsinin yeri özeldir. Ve bir insanın kendini özelleştirme çabası aslında kendi varlığını bütünlüğünü bir nevi inkardır. Varoluş sevgisini en küçük böcekten, bir kuşa, insandan bir file kadar herkese ve her şeye koşulsuzca paylaşmaktadır. Ve işte güzel olan budur “ben” değil “biz” olabilmek. Bunun için ise değişim ve ben merkezli, bencil algıdan özgür olmak gerekir. 
Bu noktada özellikle Dünya Değişim Akademisi'nde sunulan Bencilliği Aşma Sanatı tam isabet olacaktır. Sizde bencilliği fark etme ve sonrasında ondan özgürleşme adına bir adım atabilir ve kendi dönüşüm yolculuğunuzu başlatabilirsiniz.
Öte yandan kendinizde bir Değişim Uzmanı olup hem kendiniz hem de çevreniz için çok değerli bilgi ve teknikleri paylaşabilir hale gelebilirsiniz. Dünya Değişim Akademisi ve Yeni Yüzyıl Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi (YENİSEM) iş birliği ile hazırlanan Değişim Uzmanlığı Eğitim programlarına katılabilirsiniz. Eğitim, 8 gün her gün 2 saat olmak üzere toplam 16 saatten oluşmakta. Eğitime katılarak siz de uluslararası geçerliliği olan Değişim Uzmanlığı sertifikasına sahip olabilirsiniz. En yakın Değişim Uzmanlığı Eğitimi Programı ise ekim ayında gerçekleşecektir. Eğitime katılarak Değişim Uzmanı olabilir hem kendinizi hem de tüm dünyayı değiştirebilirsiniz.
KENDİNİ DEĞİŞTİR DÜNYAN DEĞİŞSİN, DÜNYANI DEĞİŞTİR DÜNYA DEĞİŞSİN!

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
04Eyl

Gerçek Aşk

01Tem

Değerli Olmak Ya Da Olmamak!

21May

GÜVEN VE TEKÂMÜL

29Mar

Kabul Ve Red

02Ara

Barış İçin Değişim